25 Mayıs 2017 Perşembe

Shirin ve Hislerim


      Pek çok kişide böyledir herhalde, bir şarkıyı ne vakit sık dinlemişsek sonraki dinleyişlerimizde o zamanki hislerimize kapılırız.





      Benim bu şarkıyı keşfedişim de protez stajının başladığı vakitlere denk geliyor işte. Yorucu bir klinik günü bitmiş. Zar zor okuldan çıkabilmişim. Hava soğuk, gri bir Ankara günü sona eriyor ağır ağır. Ellerim ceplerimde bu şarkıyı dinliyorum eve yürürken. Bir yandan seviyorum bu yolu, düşünüyorum aynı zamanda. Kafamda binbir türlü soru, acaba işlerim yolunda gidecek mi? Hoca onay verecek mi? Kesimi yetiştirebilecek miyim, hangi hastayı ne zaman çağırsam? Çıkamıyorum içinden, protez de gün gibi üstüme batıyor sanki. Karanlık diye çöküveriyor gözlerime. Günüm güzel geçmiş, işlerim rast gitmişse kafam biraz daha rahat, etrafımı izliyorum. Zaman zaman insanlara bakıyorum yanımdan geçen. Hep merak etmişimdir nasıl hayatları var diye insanların. Tahminlerde bulunuyorum, kesin işten çıkmış şu amca. Evde belki 1 tane çocuk, diğerleri büyüktür çoktan ayrılmışlardır evden, ya üniversite ya evlilik ya askerlik... Yolumun üzerinde bir ilkokul, kimi çocukların elinden annesi-babası tutmuş eve götürüyor. Kimi hala bekliyor, kimi çoktan yolun karşısına geçmiş, belli ki eve kendisi gidecek. Kendi ilkokul yolumu hatırlıyorum, gerçekten çok güzeldi. Ben de zaman zaman okula servisle gidip gelmeyi ya da babamın beni bırakmasını ve çıkışta kapıda beklemesini isterdim ama evimiz okula yakındı. Oldukça yakındı hem de. Babam beni okuldan ya iki ya üç kez almıştır 9 yıllık eğitim hayatım boyunca, o da yağmur yağdı diye. Arada sırada heves etsem de öbür türlüsüne, severdim okula yürümeyi. Sağlı sollu ağaçlıklı, güvenli bir yoldu. Sabahları da öğle vakitleri de benle birlikte bir sürü çocuk olurdu gidip gelirken. Hala seçimlerde orada oy kullanırız ailece. Boydan boya 8.caddeyi katetmeye devam ediyorum. Modernite beni de vurmuş, her şeyin ikinci kalite olanlarının da satıldığı bir markete giriyorum. Sebep yok, bir uğrayayım düşüncesi var biraz. Çalışanlardan biri çok ilgimi çekiyor her seferinde. Yaşı biraz var abinin ama mutsuz olduğu o kadar belli ki. Diğer çalışanlar gibi değil, daha bir mutsuz. Sanki böyle "ben burda olmayı haketmiyorum" der gibi. "Çok daha iyi yerlerde olmalıydım, burası ne ki" der gibi. Her an bir sigara yakıp kaçırdığı fırsatları anlatmaya başlayacakmış gibi. Bu abiyle alakalı bir öykü yazmayı hayal ediyorum. Yazmayı hayal edebiliyorum sadece, öyküyü hayal edemiyorum. Fazla da üstünde duramıyorum. Bir caprisun -hani şu küçükken içtiklerimizden- alıyorum, evde kızlarla yeriz diye de birkaç abur cubur, çıkıyorum. İlerledikçe tıp fakültesinden çıkmış insanlar düşüyor yoluma ellerinde önlüklerle. Yine dalıyorum, internler mi yoksa stajyerler mi? Ben tıp fakültesinde olsaydım nasıl olurdu, kotarabilir miydim acaba? Her neyse diyorum, nasıl olsa tıp fakültesinde değilsin. Olman gereken yerde olman gerekiyormuş demek ki. Çünkü "Olmuş olan olacak olanların en hayırlısıdır." Yavaş yavaş yolum bitiyor. Eve iyice yaklaşıyorum. Akşam olmuş çoktan. Yol bitiyor ama ne düşüncelerim ne de protez stajı bitmiyor. Evet yaklaşık 6 aydır 1 aylık stajı bitirme çabasındayım ama inatla bitmiyor. İnşallah bitince de ne dinlediğimi ve neler hissettiğimi anlattığım bir yazı yazmak nasip olur.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder